24 Kasım 2011 Perşembe

Bazen Dokunur İnsan Kendine

Elin, kimi zaman diğer elini tutmaz olur. 
Kendi elini tuttuğunda hissettiğin duyguyu hatırla. Hatırlayamadıysan tut şimdi.
İlkin bir soğukluk geçiyor bir elinden diğerine.
Sonra anlıyorsun o soğukluk kendinden...
Seni soğuk bırakan tüm her şeyden...
Soğukluk ya da her neyse!
Kendini bir kere hissedince insan dokunuyor daha da kendine.
Bir sıkıcı gecede, hiçbir şeyi yapmak istemediğin bir gecede, bir yatakta dokunurken buluveyiyorsun kendini kendine.
Bir zamanlar sevdiğin seninle uzanıyordu o yatakta. Uzanmıştır mutlaka.
Ve yüzünü okşamıştır sakin sakin. Okşamıştır, okşamıştır! Sen hatırlamıyorsundur.
Ve duru duru yüzünün haritasını çıkarmıştır.
Çıkarmıştır, çıkarmıştır!
Ya sen hatırlamıyorsundur ya da hiç farkında olmamışsındır.
Bazen dokunur insan kendine; fazla gelir.
Bozuk süt, çiğ yumurta...
gibi...
Bir mide sancısı gibi okşar aslında tenini seni yarım bırakan o anlamsız hatıra.
Her hatıra anlamlıdır aslında.
Bir elin dokundu diğer eline.
Sonra okşadılar yüzünü, sanki yabancı bir ten okşasın istedin. 
Bir yabancı teni hayal ettikçe kendine en yabancı bırakan seni keşfettin mi?
O yabancı, içindeki sen, ara ara sana fısıldayan o deli saçmalık kimin adını fısıldıyor şimdi sana?
Bedenini okşayan eller hala senin.
Ama o ellere sahip olan sen, sen değilsin artık.
O, okşasın isterdin.
İşte önce sana kendini en tanıdık, senden bir parça hissetiren o, şimdi yabancılaştırıyor seni sana.
Önce ona dair her şeyi aklında tutmak istiyorsun. Onunlayken her ânın gelmiyor da aklına, o birden kaybolunca anlayıveriyorsun o en aptal, en gereksiz an parçasının aslında bir yaşantıdan ibaret olduğunu.
Sonra bir suskunluk başlıyor. Belki kederleniyorsun da ama insan önce bu anılarda kendini değil, onu oturtuyor yaşamanın anlamına.
Bir acı saplanıyor insana, işte o yaşam kıyaslamasında, değer algısında.
Bir o yana, bir bu yana.
Ellerinden hissettiğin kadar yayılıyor vücudundan akan... Adı her neyse...
Bir çılgınlık ânı!
Bir çığlık denmez buna; histeria değil çünkü.
Alarm? Sinyal?
Hayır!
Bir konuşma.
Vücudun sana konuşuyor, sakin ol ve anla!
"Şimdi"desin aslında,
ama aklın hep geçmiş bir zamanda.
Vücudun konuşmaya başladığında aklın susuyor ya,
geçmiş hep susar,
sen onu konuşturursun şimdiki zamanda.
Hemen sus!
Yaşandı, geçti.
BİTTİ!
Dolu dolu olan kalbin, vücudunu doldurdu. Parmakların bir boşluğu okşamadılar o yanındayken,
o vakitler.
Şimdi kendini okşarken aradığın aslında sensin. O yanındayken, mutlu olan sen.
Onu okşarken de aradığın şeydi,
ondaki sen!
BİTTİ!
Bir şeyler bitiverdi!
Basit mantık: "Devam etmesi gerekseydi, bitmezdi."
*
O oluyor insan bir süre sonra.
Sende bıraktığı kendinden izleri okşarken her şey yavaş yavaş oturuyor yerli yerine,
ona ait bulduğun izler dönüşüveriyor şimdiki sana.
Ve bunu hissedip de sakince diyebiliyorsan kendine gülücüklü bir MERHABA,
gülmeye devam et,
gerçekten BİTTİ.
"Şimdi" de merhaba diyor sana.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...