14 Nisan 2011 Perşembe

Amy Winehouse Konseri Üzerine...

    Amy Winehouse 20 Haziran'da İstanbul'da bir konser verecek, malumunuz; duymayan kalmadı. Haberin duyulmasıyla sevinirken, konser bileti fiyatlarının oldukça fahiş bir bedelde olması herkesin sevincini kursağında bıraktı. Şimdi kalkıp da "Değer ama!" falan demeyin; en azından ben diyemiyorum.
    İnternette şöyle kısacık bir araştırma yaptığınızda Amy Winehouse'un yurt dışı konser bileti fiyatlarının, ülkemizde Babylon'da sahne alan yerel bir sanatçının, hatta uluslararası bir sanatçının bilet fiyatından farkı olmadığını göreceksiniz. Bir de tanıtımında şunu demişler: "Gelmiş, geçmiş en iyi ses." Breh, breh, breh! Bak sen şu işe!
    Doğrudur, Amy Winehouse'un sesi güzeldir ve sesi, şarkıları ve konsept itibariyle hepimizde modern nostaljiler yaratmıştır. Ama benim sinir olduğum bir husus var ki, ben kafayı buna taktım ve bu düşünceden kendimi kurtaramıyorum. O da şudur:
    Amy Winehouse "Back To Black" albümüyle büyük bir çıkış yaptı ve denyo tutumları sebebiyle magazinin de malzemesi olmaktan kaçamadı. O.K. Evet bu hırçın kıza cici bici pin-up girl imajı zaten yakışmazdı; o, bu haliyle daha bir sevilir, daha bir farklı oldu gözümüzde. Fakat şu apaçıktır ki, o muhteşem albüm sonrası Amy Winehouse istikrarını devam ettiremedi. Eğer istikrarını devam ettirebilseydi, müzik sektörü pazarlamasında o başarılı bir albüm ardından başka bir başarılı albüm daha çıkarırdı ortaya, ki müzik pazarlamasında bu çok önemli bir husustur. Fakat özel hayatındaki dengesizliklerden olacak ki, işi de sarmallaştı ve yapımcılarıyla büyük sorunlar yaşadı. Demem o ki, bence Amy Winehouse geliyor diye sevinmek boşuna. Ben buna olumlu bir pencereden bakamıyorum. Eğer biz güçlü bir ülke olabilseydik, Amy Winehouse'u, Back To Black albümünün en parladığı zamanlarda bu ülkeye konsere getirtebilirdik.
    Çok iyi hatırlıyorum. Tori Amos, jazz konseri kapsamında İstanbul'a ilk konserine geldiğinde kraliçeler gibi karşılandı ve herkes akın etti konsere. Oysa Tori Amos'un popülerliği azalmaktaydı ve aslında biz o konseri, şimdiye kadar kat ettiği kariyeri ve bizde yarattığı ulaşılmazlık hissiyle izledik. Fakat sonra Tori Amos tekrar ve tekrar konsere geldi. O zaman konserlerin ne kadar sönük geçtiğini, o ulaşılmazlık hissinin aslında ne kadar yapay bir yanılsama olduğunu anlayıverdik.
    Elbette ülkemizin yeni yeni yurt dışında tanınmaya başlamasının, şimdiye kadar üzerine büründürülen kötü imajından sıyrılmasının da bu tür büyük sanatçıların buraya gelmesinde etkisi var, yok değil. Ama ben üçüncü dünya ülkesi olarak anılan bu ülkenin sanatçılarının yurt dışındaki bilmem kimin taklidi olarak anılmayı kendine gururlu bir şekilde yakıştırmasından ve bununla apaçık övünmelerinden, bu ülkede kliplerin bile bilmem kimden çakma olmasından apaçık sıkıldım ve -sözde var olan- müzik piyasamızı acıyla izliyorum. Ve bu nedenle reddediyorum. Orjinal olan neyse, ona yöneliyorum. O nedenle ben çok az Türk Müziği dinleyebiliyorum.
    Bu anlattığım örneğin de Amy Winehouse konseri konusundaki düşüncemden farkı yok. Zamanında iyi iş çıkarmış ama popülerliği azalan sanatçıları al, iki süsle püsle, sonra getir bu ülkeye ve hatta abart da abart, bilet fiyatlarını normal ederinden beşe ona katla, sonra ne, "Amy Winehouse'u Türkiye'ye getirdik." !!!!!! Vay, vay, vay!
    Iron Maiden, Metallica, U2 da tam son dönemlerinde konsere gelmediler mi bu ülkeye? Kör alıcıyız ne de olsa. Şimdiye kadar hep kasetlerinden, çekme cdlerinden dinlediğimiz sanatçılar ülkemize geliyor diye bir hevesle gittik o konserlere ve bu hevesle izledik, çok ses çıkaramadık. Yani, bulduğumuzla yetindik. Ben sıkıldım artık bu ülkenin her türlü sömürülmesinden, sömürtülmesinden. Sıkıysa tam şuanda Madonna'yı, Lady GaGa'yı getirin!

    (Ayh! İki çemkirdim, rahatladım.)

2 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...