27 Şubat 2011 Pazar

Çivi Albümler - 5: Portishead / Third

    Öncelikle bir hususu belirtmek isterim. E-postama gelen birçok mesajda çivi albümler listemin çok da güncel olmadığına dair yorumlar sebebiyle böyle bir açıklama yapmayı uygun gördüm.
    Belirtmek isterim ki, bu liste gündemi takip eden, yeni çıkan albümleri tanıtan ya da albüm değerlendirmeleri yapan bir liste değildir. Bu liste sadece, dinlemekten hoşlandığım, içimdeki sessizliğe bir ses olan tınılar bütünü; beni bir an da olsa başka yerlere taşıyan, içimde bir huzur yaratan, tüm melodileriyle beynime ve ruhuma akan bir tınılar listesidir. Çivi çiviyi söker mantığı doğrultusunda, içimdeki tüm arıza ya da anlamlandırılamayan karanlıkları seslendiren seslerin listesidir. Liste, tamamen bende yarattıkları duyguya göre şekillenmektedir. Bu nedenle bu listeye dahil ettiğim albümler ve müzisyenler konusunda, onları tanıtıcı bilgiler vermekten oldukça kaçınıyor, onları sadece kendi açımdan, bende uyandırdıkları öznel duygularla yorumlamaya çalışıyorum. Tınılar içime nasıl akıp neler çıkarıyorlar, bunları yazmak istiyorum. Aksini yazacak olsaydım, bir müzik dergisinde ya da bir gazetenin ekinde yeni çıkan albümlerle ilgili yazılar yazar; "Şu albüm çok iyi. Şunu alın.", "Bu albüm çok da iyi olmamış, beğenmedim." gibisinden ahkam keserdim.

    Gelelim Çivi Albümler Listeme dahil ettiğim bu albüme. Portishead - Third

Portished - Third Album Cover
    

  
    1- Silence
    2- Hunter
    3- Nylon Smile
    4- The Rip
    5- Plastic
    6- We Carry On
    7- Deep Water
    8- Machine Gun
    9- Small
    10- Magic Doors
    11- Threads


      

    Bu albümü ilk dinlediğimde beter bir hisle albümü bir kenara atmış, bir dönem popüler olan bunalım şarkılarının tekrar pörtlemesine içten içe kızmıştım. Çünkü siz âşıkken ve aşkınız karşılıklıyken; yani, henüz canım cicim ayları devam ediyorken ve âşık olduğunuz kişiyi düşünmek bile sizi bulutların üzerindeymişçesine sevindiriyorken müzik dinlemek dahi istemezsiniz. Çünkü her şarkıda bir ayrılık, bir hüzün, bir karamsarlık, sevgiliye sitem, sensiz yaşamanın anlamı yok duygusu hakimdir. Hatta şimdiye kadar dinlediğiniz tüm şarkılarda ve sanatçılarda da bu duyguları görürsünüz ve mutluluğunuzu sevdiğiniz sanatçıya tercih eder, hayranı olduğunuz sanatçıları ve albümleri bir kenara atıverirsiniz kolaylıkla. Üzülmezsiniz de. Bir zamanlar hakkında kötü bir şey söylendiğinde kendinizi müdafaa eder gibi savunduğunuz sanatçı birden ne yabancı oluverir!
    İşte ben de tam böyle bir zamanda, bulutların üzerinde dolaşırken bu albümü almıştım. Portishead'di sonuçta. Uzun süredir albüm çıkarmamışlardı ve sadece kendilerine rağmen bu albümü almak lazımdı.
    Albümü dinlemeye başladığımda daha fazla tahammül edememiştim. Bunalım takılmaya gerek yoktu çünkü, bu albüm resmen bir işkence gibiydi. Baştan sona dinlemeden dolabımda bir yere kaldırdım ve uzun bir müddet dinlemedim.
Portishead
    Bulutların üzerinde dolaştığım müddetçe sözlü müzik dinlemekten oldukça uzak durdum. Dediğim gibi her sözde aşkın en yaman halinin, o ayrılık halinin anlatılmasının benim için anlamı yoktu. Sözsüz müzikler en azından sizi, size göre alıp götürüyorlardı bir yere; o müzikler üzerine kurduğunuz senaryolar sadece size aitti.
    Ve ben bulutların üzerinde dolaşırken, bir zaman sonra o bulutlar benim üzerimde dolaşmaya başladı, kapkara... Ayrılık! Aşkın en yaman hali...
    İşte o zaman, bir sessiz gecede dinlemeye başladığım bu albüm, uzun bir süre boyunca dolabımda keşfedilmeyi bekleyen bir derde devâ tınısıymış. Dinlemesi zor olsa da, alıştıkça ruha iyi gelen soundu sayesinde ben kendimi susturabiliyorum.

    Bu albümden seçtiğim parça The Rip.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...