28 Şubat 2011 Pazartesi

Trendy Bir Kızın Farazi Hikayesi

    Onunla Aksaray-Taksim arasındaki dolmuşlardan birinde karşılaşmıştım. Arkadaşımdı fakat uzun bir müddettir görüşmüyorduk. Bir küskünlük yoktu. Sadece birbirimizi arayıp buluşma, beraber zaman geçirme ihtiyacı hissetmiyorduk. Sanırım arkadaşlık değil de tanıdık olmakla ifade edilebilir aramızdaki ilişki. Çünkü bu kızla aramdaki arkadaşlık ilişkisi, beraber vakit geçirme duygusundan ve memnuniyetinden uzaktı. Başka arkadaşların yanında ya da başka arkadaşlar üzerinden ilişki kurulabilen bir arkadaştı. Ya da onun açısından ben öyle bir insandım. Yanında bir başkası yoksa benimle iletişime geçemiyordu belki de. Yine de severdim onu. Kendine özgü tavırları, aslında gündemindeki konuları bizi her ne kadar ilgilendirmese de, onun bahsettiği şeylerle hafif dalga geçmek ya da o bizden ayrıldıktan sonra ufak ufak dedikodusunu yapmak hoşumuza giderdi.
    O dönemler hepimiz öğrenci olmamıza rağmen, o kız sanki hiç öğrenci değilmiş gibi davranırdı. Dönemin; bırakın dönemi, hatta sezonun tüm modasını bu arkadaşımızın üzerinde görürdük anında. Maddi olanaklar bakımından oldukça cömert bir ailenin tek kızıydı. Her kadın gibi onun da ciddi bir ayakkabı takıntısı vardı. Ayakkabıları öncelikliydi. Odasında duvarın önünde dizilmiş ayakkabı kutularının tavana kadar yükseldiğini gördüğümüzde bir arkadaşım kulağıma eğilerek "Bizim kız Sindrella kontenjanını kimseye kaptırmak istemiyor anlaşılan," diye fısıldamış, daha sonra da kahkahadan patlamamak için dudaklarımızı sımsıkı kapamaya çalışmıştık. Suratlarımız kıpkırmızı...
    Bu kız sevimliydi aslında. O genç yaşına rağmen ağır renklerle dolu kıyafetleri giymekten çekinmez, pembe ve tonlarından oldukça uzak durmaya çalışır, sevimli kız imajına bürünmezdi. Oysa bizce ruhu toz pembeydi.
    Hep bir arabası olsun ister, babası ona araba aldığında bizi nasıl gezdireceğini, nerelerde kahvaltılara gideceğimizin hikayelerini anlatır dururdu.
    Zamanla bağlarımız azaldı. O farklı sularda kulaç atmaya yeltendi. Kendisi söylemedi ama âşık olmuş, öyle duyduk arkadaşlarımızdan. Sonra terk edilmiş. Âşık olan bu kız aşkı bulduğunu sanıp tüm hayatını o erkeğe endekslemiş. Ah şu "Ben sensiz bir hiçim. Tamamen sana aitim." yanılgısı... İnsan bunu bir kere tecrübe edince ağzı yanıyor; sonra veryansın liberte durumları. "Özgürüm ben canım. Sevgilim bana karışamaz."
  
    Onunla dolmuşta karşılaştığımızda ben ona sadece merhaba diyebildim. O ise sanki kötü bir şey yaparken yakalanmış gibi durmaksızın ve bana söz düşmeksizin konuşmaya başladı.
    - "Aa! Selam. Naber? Ya, sorma arabam bugün serviste, ben de işte böyle dolmuşa biniyorum. Kardeşim götürdü servise. Çabuk hallolsa da ben de buralardan kurtulsam. Ee! Okul nasıl?"
    - "Her zamanki gibi. Yani işte sınavlar..."
    - "Ben de bu sene birincilikle mezun olacağım sanırım, biliyor musun? Aysel diye bir kız var. Onunla yarış halindeyiz ama ben geçeceğim onu."
    - "...."
    - "Modellik yapmaya başladığımdan haberin var mıydı? Evet, evet. Neşe Erberk Ajansla görüştüm. Beğendiler epey. İşte geçenlerde fotoğraflarım falan çekildi. Ee, uzun boyluyum ve vücudum da fit ya, çok beğendiler."
    - "Aa! Ne gü...."
    - "Ya, sorma ben de heyecanlıyım. Aslında biliyordum beğeneceklerini. Kendime güveniyorum sonuçta."
    - "Alper ne oldu?"
    - "Aa! Ben sana Alper'i anlatmış mıydım? Ya, anlaşamadık biz onunla. Çok güzel bir spor arabası vardı. Çok da şık giyiniyordu çocuk ama ayrıldık. Ben bir yere kadar dayanabildim ona, ayrıldım sonra dayanamayınca. Ee! Sen de yok mu bir şeyler?"
    - "Şey, aslında benim de bir iliş......"
    - "Ya, biliyor musun, Neşe Erberk Ajansta beni çok beğendiler. Bugün yarın arayacaklar. Bir sanatçının klibinde oynayacakmışım ilk ama kim olduğunu söylemediler. Fotoğraflarımı ve kaydettikleri videoyu yönetmene göstereceklermiş. Bak buna heyecanlanırım işte."
    - "Hangi sanatç......."
    - "Ay valla, türkü, arabesk sanatçısıysa oynamam. Pop müzik sanatçısı olsun, tercihim o."
    - "Umarım senin için güze........"
    - "Aa! Bak, ne çabuk geldik. Hadi canım ben burda iniyorum. İnşallah arabam bugün servisten çıkar da bir daha böyle eziyet çekmem. Baayyy!"
    - "Güle güle."


    Bu arkadaş dolmuştan iner. Telefon ele alınır. En güvenilir kaynak olan samimi bir ortak arkadaş aranır. Aslında kızımızın arabası olmadığı öğrenilir. Ayrıca bir ders sebebiyle okulunun yarım dönem uzayacağı da... Alper'i onun terk ettiği değil, Alper'in onu terk ettiği öğrenilir. Çok heba olmuş kız, çok ağlamış. Neşe Erberk Ajans konusu açıldığında ortak arkadaş bir kahkaha kopartır. O kadar güçlü bir kahkahadır ki, telefon bir müddet kulaktan uzaklaştırılıp, acaba dolmuştakiler duymuş mudur diye şöyle bir etrafa bakılır. Neşe Erberk Ajans'a başvurduğu doğrudur ama neredeyse üç aydır haber beklediği, o beklediği haberin bir türlü gelmediği anlaşılır. Görev memnuniyetle tamamlanmış bir şekilde telefon kapatılır. Bu kızın bu farazi dünyasındaki baş rolüne ne kızılır ne de sitem edilir. Tatlı bir sevecenlikle gülümsenir.

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...