19 Ocak 2011 Çarşamba

Ayrıksı Ot: HRANT DİNK

    Demokrasi! Neydi?
    Demokrasi konusunda bile kafalarımız karıştırıldı çocukluktan beri. Ne öğretildi bize? “Demokrasi, çoğunluğun söz sahibi olduğu, çoğunluğun kararıyla ülke kararlarının alındığı bir yönetim biçimidir çocuklaaaaar!”
    Yalan. Koca bir yalan. İşin yalanı, çoğunluğun söz sahibi olamamasından önce, demokrasinin bu faşist tanımında. Nerede kaldı hümanizma? Ya azınlık hakları?
    Oysa öğretilmeliydi bize, “Demokrasi, azınlığın çoğunluğa karşı korunduğu bir yönetim biçimidir çocuklaaaar!” diye. Olmadı. Söz sahibi olmanın, en azından bunun vaat edilmesinin yarattığı kraldan çok kralcı olma hissi, tüm azınlıkları susturmak için güç sahibi olmaya yetti.

    Bir adam haykırdı: “Daha fazla demokrasi istiyorum. Ben varım, görün istiyorum. Sizi aşağılamıyorum. Ben bu ülkenin vatandaşı olmayı severken can-ı gönülden, bir vatan haini olarak gösterilmekten yoruldum. Bir olalım istiyorum. Ben, demokrasi istiyorum; daha fazla…”
    Onu tanımak için, biraz istek biraz da tarafsızlık -en azından bir an için- yeterdi. Yazdıklarından, haydi okumadılar diyelim, konuştuklarından bile onun bir Türkiye sevdalısı olduğunu, kardeşlikten bahsettiğini, kalleşlikten uzak durduğunu; onu kalleş ilan eden tüm seslere veryansın edercesine itiraz ettiğini görmedi mi ona cephe olanlar? Kulaktan kulağa sözler farklı mı iletildi? Hayır! Duymak istemedi o siyah eller. İçlerindeki yom karanlıkla konuştular.
    
    Bir ayrıntıyı çekince öne, onu bütünselliğinden ayırınca, e, biraz da oraya buraya çekiştirince o ayrıntının aslında insanın haysiyetine göre şekillenebileceğini biliyorlar mıydı bu siyah eller, kirli ağızlar? “Türk’ün zehirli kanı” derken bu adam, sadece bu kelime öbeğinden hareketle, yazının tümünü okumadan, üstelik devletin Cumhuriyet Savcısı “Bu yazıda suç unsuru yoktur,” demesine rağmen niçin görmek istemediler? Çünkü onlar da biliyordu. Bu adam suçlu değildi; ama suçlu olmalıydı. Yoksa demokrasi sağlanırsa, nasıl ipleri ellerinde tutacaklar, onlara sonsuz olanak sağlayan bir sürüyü nasıl yöneteceklerdi.   

    
    Demokrasiyi istemediler. Ne kadar çırpınsa da Hrant Dink, görmek istemediler. Çok basit bir sebebi vardı: Büyük oyunda bu, işlerine gelmiyordu. Ayrıksı ottu o; sevilmeyen ve istenmeyen… Ayrıksı otu yolmak lazımdı. Kirli eller yoldu ayrıksı otu.

    19 Ocak bir yara olarak kaldı. Her yara kabuk tutarken, bu yara kabuk tutmadı; kanıyor. Katiller biliniyor. Adalet aranıyor. Daha fazla demokrasi isteniyor. Acilen…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...