20 Ocak 2011 Perşembe

Uykusuz

    Uzun gecelerin sabahının bir yerlere çıkması için dua ediyorum sadece, uyumak için debelenmeyi çoktan bıraktım. Önceleri uykum kaçsa bile yatakta kalmaya zorlardım kendimi. Artık onu da yapmaz oldum. Çünkü kafamı yastığa koymamla beynimin bana oynadığı oyunun başlamasını, hemen ardından da bir can sıkıntısının basmasını ve derin bir nefesle sanki bir şeyden kaçar gibi bir anlık bir sıçramayla yataktan kalkmayı çoktan terk ettim. Beynimi kemiren düşünceleri susturmak için artık daha fazla müzik dinliyor, daha çok sigara içiyor ve kendimi oyalamak, gecenin sessizliğinde kendi iç sesimden kaçmak için dinlediğim müziklere farazi senaryolar kurguluyorum. Bir yerde olmalıyım her neresiyse, fakat burası değil; burası her neredeyse.


    Loş bir ışık olmalı uykusuzluğum müddetince. Odalardan odalara her geçişimde bir ışık beni karşılamalı, loş. Aydınlığa tahammülüm yok, aydınlıkta olmaya hiç yok.
    Yalnızlığı seviyorum uykusuzluğumda. Fakat tek başınalığımı seviyor muyum derseniz; sohbet etmeye, içimi dökmeye o kadar ihtiyacım oluyor ki bazen, fakat bunun için herhangi bir gayret de göstermiyorum. Sessizliğimin sesini yok ettim. Sessizliğim içinde yarattığım o sessizliği bozmaya da cesaretim yok. Buna belki cesaretsizlik değil de, isteksizlik, bir tür elimi kolumu kaldırmama, atalet ya da daha da ileri gidersek tembellik de denebilir aslında. Aslında belki de başlı başına bir kaçış. Tüm herkes ve her şey gibi, o sessizlikte uyuşmuş beynimi canlandırıp onu kalbimin sorgusuna teslim edesim yok. Uykusuzluğa bile zor alışmışken, uykusuzluğumu kendime yol bilip gecenin tüm ahengiyle ben her türlüyken; yani kendi iç sesimi içime boğup inanmayı başardığım birçok sahte ama güzel hikâye uydurmuşken; en önemlisi de o hikâyelerin devamını getirmekte oldukça yetenekliyken kurmuş olduğum bu yapay benliği yıkıp, kendimi gerçeğin kavurucu ateşine atıp, binlerce sırat köprüsünden geçip, esas olanın acısını ruhuma duyumsatmaya ve saçmalıklar manzumesi bu benliği yıkmaya niyetim yok. Dahası, yıktıktan sonra yeni bir benlik yaratacak kadar sabrım yok artık hiçbir şeye. Bu, o kadar büyük bir tahammülsüzlük ki, artık tüm yanlış anlaşılmaları dahi düzeltmeye ihtiyaç duymuyorum. Değiştiremeyeceğim bir şeyi, hakkımda yapılan bir dedikodu konusunu öyle olmasa da huy edinmiş gibi kötü anılmayı göze alıp, gündüzden elimi ayağımı çekip daha çok geceye sığınır oldum. Gündüzün beni görünür kılmasına işte bu yüzden tahammülüm yok. Yok, çünkü ben insanlardan kaçıyorum.

2 yorum:

  1. gecenin ve yalnızlığın koynunda sadece düşüncelerle ve kendimize yarattığımız küçük dünyalarımızda, dış dünyamızdan soyut bir halde bir o kadarda içinde yer alan hayallerin ve umutların peşindeyiz..

    YanıtlaSil
  2. Gözleri çok sıkı,sımsıkı kapatıp beyni bir süreliğine dondurmaya çalışmak iyi gelebiliyor. Aksi durumda mümkün olmuyor bazen uyumak. İyi rüyalara gebe olmak gerek, iyi düşüncelerle dalmak gerek uykuya.. Herkes için mümkün olsun..

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...